Türkiye’de Araştırmacıların Verimliliği

Türkiye’de son 30 yıldır hem yeni üniversiteler kuruldu hem de kontenjanlarda artışa gidildi. Buna paralel olarak, öğrenci sayıları da istikrarlı bir biçimde arttı. Ancak, öğretim elemanı sayısındaki artış öğrenci sayısı kadar hızlı değil. Aradaki makas, üniversite kontenjan artışlarının etkisiyle, 2008 sonrasında daha da açılmış görünüyor (Grafik 1).

Öğrenci ve öğretim elemanı sayılarındaki genişlemenin birbirine paralel hareket etmemesi yükseköğretimde arz-talep dengesinin bozulmasına yol açıyor olması muhtemel. Zamanını “araştırma” ve “eğitim” faaliyetleri arasında paylaştırmak zorunda olan öğretim elemanlarına daha fazla ders yükü biniyor. Yani, araştırma faaliyetlerine ayrılan zaman azalıyor. “Türkiye’de Üniversiteler” başlıklı Türkiye Bilim Raporu 3. Bölümü blog yazısında araştırmacı başına düşen lisans öğrenci sayısındaki artışın verimliliği olumsuz etkilediğinden bahsetmiştik (oradaki grafiği burada tekrarlıyoruz):

Not: 9 Ağustos tarihli “Türkiye’de Üniversiteler” yazımızdan alınmıştır.

Not: 9 Ağustos tarihli “Türkiye’de Üniversiteler” yazımızdan alınmıştır.

Öğretim elemanı sayısı artırılarak yükseköğretimde arz-talep dengesinin tekrar sağlanması gerekiyor. Ancak, araştırmacılarda nicelik olarak genişlemeye gidilirken niteliğin de korunması önemli.

Üniversitelerden araştırmacı düzeyine inerek verimliliği daha detaylı inceleyelim ve yükseköğretim sisteminde meydana gelen değişikliklerin araştırmacılar üzerindeki etkisini anlamaya çalışalım. Verimlilik göstergesi olarak araştırmacı başına düşen yayın sayısını ele aldık. Ayrıca, bilimsel çalışmaların yayınlandıkları dergilerin etki puanını kalite göstergesi olarak kabul ettik. Etki puanlarını disiplinler arası karşılaştırılabilir hale getirmek için her bir alana ait maksimum ve minimum değerleri belirleyerek [0,1] arasına normalize ettik. Böylelikle, kaliteye göre düzeltilmiş verimliliği hesapladık. Sonuçları Grafik 2’de gösterdik.

Grafik 2’ye göre, her iki verimlilik göstergesinde de 2000 sonrası başlayan ivmelenmede 2006 yılında ciddi bir durgunlaşma görülüyor. 2000-2006 arasında iyi giden araştırma performansının neden sonraki dönemde bozulmaya uğradığının mutlaka belirlenmesi gerekiyor. Bir önceki “Türkiye’de Üniversiteler” yazımızdaki Grafik 1 buna ipucu sağlamakta (grafiği burada tekrarlıyoruz):

Not: 9 Ağustos tarihli “Türkiye’de Üniversiteler” yazımızdan alınmıştır.

Yükseköğretime ilişkin yapılan her düzenleme öğretim elemanlarını yani üniversitelerdeki araştırmacıları bir şekilde etkiliyor. Ancak, bazı uygulamalar onlar üzerinde doğrudan etkiye sahip. Yeni kadrolara yükseltilme ve atanmaya ilişkin düzenlemeler akademik yaşam üzerinde en belirleyici faktörler. Yükseköğretimde yükseltilme ve atanma işlemleri 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile düzenlenmiş. Bu kanunun 2018 yılında yapılan değişiklikten önceki bazı maddeleri şu şekilde:

  • 32. Madde: Araştırma görevlileri ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile kadrolarına her defasında en çok üç yıl süre ile atanır.

  • 23. Madde: Yardımcı doçentler bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanır.

Bu düzenlemelerin, bazı geçici maddeler ile istisnaları da bulunmaktaydı.  2018 değişikliği ile yardımcı doçentlik, doktor öğretim üyeliği adını aldı ve 12 yıl süre sınırı kaldırıldı.

  • 26. Madde: Profesörlüğe yükseltilerek atama için doçentlik unvanını aldıktan sonra en az beş yıl süreyle, açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim alanında çalışmış olmak gerekmektedir.

Kanun ilk defa 1981 yılında çıkarıldı ve yıllar boyunca birçok değişiklik yapıldı. Verimizin kapsadığı dönemde yükseltilme ve atanma işlemleri yukarıda bahsedilen maddeler çerçevesinde yapıldı. Şimdi, bu düzenlemelerin araştırmacıların hayat döngüleri üzerindeki etkisini inceleyelim. Acaba, düzenlemede yer alan yıl sınırları araştırmacıların verimliliğinde belirleyici mi? Grafik 3’te yatak eksende araştırmacıların akademik yaşı, dikey eksende de ortalama yayın sayısı raporlanıyor. Elimizde kişilerin işe başlangıç yılına dair resmi bir veri bulunmadığından, araştırmacıların ilk yayın yaptıkları yılı akademik hayata giriş yılları olarak kabul ettik. Akademiye başlayan bir araştırmacının Türkiye’deki emeklilik şartlarını düşünerek 25 yıl çalıştığını varsaydık. Düzenlemede yer alan yıl sınırlarına göre tahmini terfi dönemlerini dikey çizgiler ile işaretledik. Fikir vermesi açısında, yukarıdaki kanunlardan yola çıkarak, ilk 12 yılı “Yardımcı Doçentlik/Doktor Öğretim Üyeliği”, sonraki 5 yılı da “Doçentlik” dönemi olarak işaretledik. Bu sınırların araştırmacıların akademik yaşam döngülerinde oldukça etkili olduğu açıkça görülüyor.  Araştırma görevliliği ve doktor öğretim üyeliği süresince üretkenlik ciddi şekilde artıyor. Araştırmacıların doçentlik için asgari yayın şartlarını sağladığını düşündüğümüz 10-12 yaş aralığında ortalama yayın sayısı artışı yavaşlıyor. 12 yaşında doçent olan birinin 5 yıl sonra profesörlüğe hak kazanması ise 17 yaş civarına denk geliyor ve tam bu noktadan sonra verimlilikte hızlı bir düşüş başlıyor.

Bu grafik bize iktisat biliminin en temel kurallarından biri olan “insanlar güdülere yanıt verirler“ tezinin, elimizdeki verilerde de destek gördüğünü belirtiyor. Terfi ve yükselmelerin belirli bir yıl şartına bağlanması verimliliği olumsuz etkiliyor olabilir. Burada gördüğümüz sadece kanunla belirlenen yazılı şartlar. Diğer taraftan, üniversitelerin kendi içinde getirdiği kurallar ve hatta kurum geleneği haline gelmiş yazılı olmayan sınırlar da mevcut olabilir. Alanının en iyi dergilerinde çok sayıda yayın yapmış bir araştırmacının söz konusu yıl sınırlarına bağlanması onun motivasyonu kötü etkileyecektir. Bu grafiğin vurguladığı bir diğer nokta ise araştırmacıların her yükselmeden sonra verimlilikleri yavaşlıyor ya da düşüyor. Yani, 2018’e kadar uygulanan sistemin etkinliği ciddi bir soru işareti gibi görünüyor. 2018 değişikliğinin etkisini ölçebilmek için zamana ihtiyaç var.

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit

Chicago Üniversitesi ekonomi bölümünde öğretim üyesidir ve ‘‘Arnold C. Harberger’’ kürsüsüne sahiptir.

Akademik: ufukakcigit.com | Blog: artnotlari.com

Twitter: @ProfUfukAkcigit | Biyografi: Buraya tıklayınız

Previous
Previous

Akademisyenlerin Üniversitelerarası Transferleri

Next
Next

Türkiye’de Üniversiteler