Türkiye Bilim Raporu

Birkaç haftalık bir aradan sonra herkese merhaba. Son blog yazımda Chicago’da hem pandemi hem de George Floyd özgürlük gösterileri sebebiyle ortam çok gergindi. Günlük hayat zorlaşınca yaz tatili için Türkiye’ye gelmeye karar verdim. Bu yer değiştirme döneminde çok heyecanlı bir gelişme oldu. Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız Türkiye Bilim Raporu’nu tamamladık. Önümüzdeki birkaç hafta boyunca bu raporun sonuçlarını bu blogda sizlerle paylaşacağız.

Türkiye Bilim Raporu Nedir?

Bir toplumun teknolojik inovasyonlar yapabilmesi, refah seviyesini yükseltebilmesi ve dünyadaki öncü ülkeler arasına katılabilmesi için gerekli koşullardan birisi de bilim ortamının güçlü olmasıdır. Peki Türkiye bilimsel açıdan ne durumda? Daha net sormak gerekirse, üniversitelerimizin akademik verimlilikleri ne durumda ve zaman içinde nasıl değişiyor? Akademisyenlerimizin üretkenliklerini neler etkilemekte? Türkiye’de kadınların bilimdeki rolü nedir? Bunlar gibi birçok önemli soruya yaklaşık 1,5 yıldır milyonlarca akademik yayının kataloglandığı arşivleri didik didik inceleyerek cevaplar aradık. Bulabildiğimiz cevapları “Türkiye Bilim Raporu” adı altında bir çalışmada toplamaya karar verdik. Bu önemli çalışmayı doktora sonrası çalışmalarını Chicago Üniversitesi’ndeki araştırma ekibimde yürüten Dr. Elif Özcan-Tok ile gerçekleştirdik. Kullandığımız veri setlerinde milyonlarca akademik çalışmanın, akademisyenin ve binlerce üniversitenin bilgileri mevcuttu. Tahmin edeceğiniz üzere bu veri setleri ile çalışabilmek çok büyük sabır ve yetenek gerektiriyordu. Dr. Özcan-Tok’a çok özverili ve son derece özenli çalışmalarından ötürü müteşekkirim.   

Yaptığımız bu önemli çalışmaya araştırma ekibimden birçok araştırma asistanı kahraman da destek verdiler. Alfabetik sırayla Baran Çekim (Boğaziçi Üniversitesi), Ege Ercan (Chicago Üniversitesi), Furkan Kılıç (Chicago Üniversitesi) ve Younghun Shin’a (Chicago Üniversitesi) yaptıkları çok değerli katkılardan ötürü çok teşekkür ederim.

Neden böyle bir araştırma yaptık?

Bu çalışmayı yapmaktaki temel amacımız, sadece bilimsel veriler ışığında Türkiye’deki akademik ve bilimsel ortamın elimizden geldiği ölçüde detaylı resmini çekmek, eksiklerini ortaya koymak ve çözüm önerilerinde bulunmaktır. Birkaç hafta önce Faruk Eczacıbaşı ve Bekir Ağırdır’ın konuğu olarak katıldığım söyleşide de detaylı anlattığım üzere (YouTube yayını için tıklayınız), gerçek hayattan toplanan verilerin analizi doğru ekonomi ve eğitim politikaları düzenlememiz için hayati önem taşımaktadır. Araştırma ekibim adına en büyük dileğimiz, hazırladığımız Türkiye Bilim Raporu ile Türkiye’deki bilim ortamının durumunu tasvir edebilmek, yapıcı bir tartışmaya öncülük edebilmek ve doğru politikalar ile daha güçlenebilmesine katkı sağlamaktır. Raporumuzun bir başka hedefi de her alanda mikro verilerin doğru işlenmeleri halinde ne kadar yol gösterici olabileceğine somut örnek oluşturmaktır.

Kullandığımız Kaynaklar

Bu yaptığımız meşakkatli çalışma konusunda “Akçiğit Araştırma Ekibi (ART)” olarak sadece kendi kaynaklarımızı kullandık. Maddi açıdan ve veri alanında kamu ya da özel hiçbir kurumdan destek almadık. Yaptığımız çalışmada kullandığımız veri setlerinin tamamı tüm dünyaya açık olan veri setleridir, ve çalışmamızda gizli hiçbir veri seti kullanılmamıştır.
Temel olarak iki veri tabanından yararlandık: Scopus ve Microsoft Academic Graph (MAG). Bu iki veri tabanı tüm disiplinlere ait basılı bilimsel makaleler, kitaplar, kitap serileri ve konferans bildirileri gibi çalışmaların bibliyografik bilgilerini kapsıyor. Daha açık bir şekilde, her bir çalışmanın başlığına, yayın yılına ve dergisine, yazarına, yazarın bağlı olduğu kuruma, yazarın makalede kaçıncı sırada olduğuna, makaledeki başlıca yazara, özetine ve diğer her türlü detaya ulaşılabiliyor. Scopus, 1900-2018 döneminde 36.9 milyonun üstünde yayını ve 16 milyonun üstünde araştırmacıyı içeriyor. MAG ise 1800-2019 yılları arasında 79 milyondan fazla yayınla Scopus’tan daha geniş bir kapsama sahip. Öncelikle, her iki veri setini birleştirdik ve ortak gözlemleri teke indirdik. Sonrasında, Türkiye adresli yayınları filtreledik.  Verilerimiz Türkiye için 1903 yılına kadar geri gidiyor. Toplam 540.458 yayın ve 302.960 araştırmacıyı içeriyor.

Türkiye Bilim Raporuna Nasıl Ulaşılabilir?

Hazırladığımız bu rapor, herkese açık bir rapordur. Amacımız, teknik detaylardan arındırıp, sonuçlarımızı herkesin takip edebileceği şekilde kamuoyu ile paylaşmak. Raporumuzun sonuçlarının yeterince tartılabilmesi için belki de Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, bulgularımızı parçalar halinde @ProfUfukAkcigit twitter hesabından ve ‘‘artnotlari.com’’ adresindeki bu blog’dan zamana yayarak sunacağız. En son blog yazısından sonra da raporun tümünü tek dosya halinde “araştırmalar” sayfasından paylaşacağız.


O halde raporumuzun giriş kısmıyla paylaşımlarımıza başlayalım. Herkese iyi okumalar…


Türkiye Bilim Raporu Bölüm 1:
Bilimsel Çalışmalar Neden Önemli?

Özellikle Sanayi Devrimi’nin ardından teknolojik gelişmeler ekonomik büyümenin ana itici gücü oldu. Özünde temel ihtiyaç ve istekleri karşılama motivasyonuyla üretilen fikirler teknolojik gelişmenin tabanını oluşturuyor. Ancak, ortaya çıkan fikirler soyut kavramlar olduğu için onları ölçmek hiç kolay değil. Dolayısıyla, üretilen fikirler ile ekonomik ve sosyal etkileri arasında ilişki kurmak da ayrı bir problem. Burada, bilimsel yayınlar (akademik makaleler) ve patentler bize büyük bir imkan sağlıyor. Çünkü, soyut olan fikirler ancak bilimsel çalışma ve patentler ile somutlaşıyor ve sayısallaştırabildiğimiz bir olgu haline geliyor.

Bilimsel araştırma ve bu çıktıları kullanarak teknoloji geliştirme birbirini tamamlayan aşamalar. Bilimsel çalışmalara dönüşen fikirler yeni teknoloji gelişimleri için yol açıyor ve nihayetinde bir ürünün oluşum aşamasında yer alıyor.  Dolayısıyla, fikirler ve bilimsel çalışmalar ile başlayan bu süreç ekonomik ve sosyal birçok etkiye sahip. Bilimsel çalışmaları ve patentleri ülkeler bazında inceleyerek bu sürecin tamamlayıcılığını daha net anlamaya çalışalım. Grafik 1’in yatay ekseninde 2000’li yıllarda kişi başına düşen patent sayısının logaritması, dikey ekseninde kişi başına düşen bilimsel çalışma sayısının logaritması yer alıyor. Aralarında doğrusal bir ilişki görülüyor. Grafikte daire büyüklükleri kişi başına düşen Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ile belirlendi. Daha büyük daireye sahip olan ülke daha zengin.

Ekonomik teori bize uzun vadede ülkelerin zengin olabilmesi için inovasyon üretmeleri gerektiğini söylüyor. Paul Romer bu teorisi için 2018 yılında Nobel Ekonomi Ödülüne layık görülmüştü. Elimizdeki veriler ekonomik teoriyi destekleyerek bilimsel ve teknolojik alanda lider ülkelerin ekonomik olarak en gelişmiş ülkeler olduğunu gösteriyor. Hem bilimsel çalışmalarda hem de patentlerde kişi başına düşen GSYİH’si en fazla olan ABD ve Kuzey Avrupa ülkeleri lider konumdalar. Japonya ve Güney Kore’de ise patent sayıları görece daha fazla. Türkiye her iki ölçütte de lider ülkelerin oldukça gerisinde. Dolayısıyla, kişi başına düşen GSYİH düzeyinde de onlarla arasında büyük bir fark mevcut. İkinci önemli bir gözlem de, Türkiye’de yapılan bilimsel çalışma sayısının patent sayısına göre daha fazla olması ki bu da araştırma ve geliştirme zincirinin arasındaki bağın olası kopukluğu hakkında bize ipucu veriyor. Yani, bilimsel çalışmaları teknolojiye dönüştüremiyoruz. Bu bağı güçlendirmenin en iyi yolu üniversite-sanayi iş birliğini artırmak. Böylelikle, ekonomik gelişmişlik düzeyinde de ilerleme kaydedilebilir.

Bilimsel çalışmalar ve patentlerde lider ülkelerin teknolojik gelişmelere yön verirken aynı zamanda ekonomik gelişmişlik düzeyi en yüksek ülkeler olması tesadüf değil. Bilimsel gelişmeler beraberinde ekonomik büyümeyi de getiriyor ve ülkedeki vatandaşların ekonomik refahını da doğrudan etkiliyor. Bilimsel çalışmalar ile GSYİH arasındaki ilişkiyi inceleyelim. 1995-2015 döneminde 205 ülkede kişi başına düşen ortalama yayın sayılarına göre 10 eşit grup oluşturduk. Her bir gruptaki gözlem sayısı aynı seviyelerde ve 1’den 10’a gidildikçe kişi başına düşen yayın sayısı artmakta. Grafik 2a’da yatay eksende oluşturulan grupları dikey eksende de ilgili grupta yer alan ülkelerin ortalama kişi başına düşen GSYİH’si gösteriliyor. Kişi başına düşen bilimsel yayın sayısı arttıkça kişi başına düşen GSYİH de üstel olarak artıyor. Grafik 2b’de her bir çalışma alanı içinde en iyi 10 uluslararası akademik dergide yapılan yayın sayısının nüfusa oranı yine 10 gruba ayrıldı. Benzer şekilde, kişi başında düşen en iyi 10 dergi yayın sayısı arttıkça kişi başına düşen GSYİH de yükseliyor. Yani, bilimsel çalışmaların hem niceliği ve niteliği ile ülkelerin zenginliği arasında çok kuvvetli bir ilişki görüyoruz.

Bilimsel araştırmaların ülke ekonomilerine yaptığı katkıyı düşündüğümüzde, ekonomik gelişme için bilime ayrılan kaynakların da önemli bir politika aracı olduğu gerçeğini görüyoruz. Peki dünyada ve Türkiye’de kaynaklar bilime nasıl ayrılmış? Üniversiteler beşeri sermaye gelişimi, inovasyon ve güçlü kurumlar oluşturma misyonlarında önemli role sahip (Jaffe,  1989; Sianesi  ve  Van Reenen,  2003;  Gennaioli vd, 2013; Toivanen ve Väänänen, 2016; Valero ve Van Reenen, 2019, Akcigit vd, 2020). 2005-2015 döneminde yükseköğretim harcamasının GSYİH içindeki payı arttıkça kişi başına düşen yayın sayısının arttığı görülüyor (Grafik 3a, 3b).  Bu ikisi gösterge arasındaki doğrusal ilişki kamunun yüksek öğretim harcamalarında daha da kuvvetli. Yüksek öğretim harcamalarının en fazla payı aldığı Kuzey Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen bilimsel çalışma sayısı da beklendiği üzere yüksek seviyelerde. Türkiye’de yüksek öğretim harcamasının GSYİH içindeki payı ortalamanın biraz üstünde. Ancak, kendisiyle yaklaşık aynı orana sahip ülkelere göre bilimsel çalışmalarda geri kalmış görünüyor. Bu da ayrılan kaynakların büyük olasılıkla etkin kullanılamadığına işaret ediyor.

Daha fazla bilimsel çalışma daha fazla teknolojik gelişime imkan sağlıyor. Teknolojik gelişmeler de ekonomik büyümede belirleyici. Yani, bilimsel araştırmalara ekonomik kaynaklardan ayrılan payın geri dönüşü de pozitif oluyor. Hem beşeri sermaye gelişiminde hem de bilimsel araştırmada üniversiteler ana görevi üstleniyor. Buradan hareketle, üniversitelerin ve araştırmacıların üretkenliği artıracak doğru yöntemlerle desteklenmesi ve motive edilmesi şart.

Hazırladığımız bu rapor ışığında, Türkiye’deki üniversitelerin ve araştırmacıların verimliliklerini önümüzdeki günlerde daha detaylı tartışacağız.

Varılan Temel Sonuçlar

  1. Bilimsel ve teknolojik gelişmişlik sağlanmadan ekonomik gelişmişliği yakalamak çok zor.

  2. Bilimsel çalışmaların teknolojik gelişmeleri desteklemesi için üniversite-sanayi iş birliklerini güçlendirmek gerekli.

  3. Bilim ve teknolojiye ayrılan kaynakların miktarını artırmak tek başına yeterli değil, bu kaynakların nasıl kullanıldığı da çok önemli.



Referanslar:

Akcigit, Ufuk, Douglas Hanley, and Nicolas Serrano-Velarde, “Back to Basics: Basic Research Spillovers, Innovation Policy and Growth”, Review of Economic Studies, 2020, forthcoming.

Gennaioli, Nicola, Rafael La Porta, Florencio Lopez de Silanes, and Andrei Shleifer, “Human capital and regional development,” Quarterly Journal of Economics, 2013,128(1), 105–164.

Jaffe, Adam B, “Real effects of academic research,” American Economic Review, 1989, pp. 957–970.

Sianesi, Barbara ve John Van Reenen, “The returns to education: Macroeconomics,”Journal of Economic Surveys, 2003,17(2), 157–200.

Toivanen, Otto and Lotta Väänänen, “Education and invention,”Review of Economics and Statistics, 2016,98(2), 382–396.

Valero, Anna and John Van Reenen, “The economic impact of universities: Evidence from across the globe,” Economics of Education Review, 2019,68, 53–67

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit

Chicago Üniversitesi ekonomi bölümünde öğretim üyesidir ve ‘‘Arnold C. Harberger’’ kürsüsüne sahiptir.

Akademik: ufukakcigit.com | Blog: artnotlari.com

Twitter: @ProfUfukAkcigit | Biyografi: Buraya tıklayınız

Previous
Previous

Türkiye’de Bilimsel Çalışmalar

Next
Next

Korona’nın Sosyal Anatomisi