Bir Bilim İnsanı Hayal Et!

Herkese merhabalar!

Ekonomik büyümenin önündeki en büyük engellerden bazılarının “finansal sermaye”nin yetersizliği veya bu sermayenin yanlış kullanılması olduğu bolca tartışılır. Ancak bir ülke için belki de çok daha önemli olan problem, o ülkedeki mevcut beşeri sermayenin yetersizliği ya da kısıtlı sayıdaki yetenekli insanını ekonomide etkisiz ya da yanlış kullanmasıdır. Bu konuları mikro veriler ışığında Amerika, Fransa, Almanya, Finlandiya ve Danimarka özellinde çalışma arkadaşlarımla birlikte detaylı araştırmıştık.

Eldeki kısıtlı yetenekleri yanlış kullanmanın en önemli nedenlerinden biri de emek piyasasındaki cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu sorun, her alanında olduğu gibi, ne yazık ki eğitim sektöründe de yaygın olarak mevcut. İşte bu ve benzeri sebeplerden ötürü ABD’de çok derin bir tartışma başlamış durumda. Bu tartışmayı son günlerde alevlendiren bir unsur da yakın zamanda hazırlanan bir rapor ve bu raporun etrafında çevrilmiş bir belgesel: “Picture A Scientist”.

Bir an için gözlerinizi kapatın ve çok meşhur bir profesör, çok başarılı bir mühendis ya da çok kariyerli üst düzey bir yönetici hayal edin. Çoğunuzun zihninde bir erkek canlanmış olmalı. Peki, bu meslekleri icra eden kadınlar da varken neden böyle bir ön kodlamaya sahibiz? Başarılı olsalar dahi kadınlar neden erkekler karşısında daha görünmez kalıyorlar? Sosyal hayatta veya iş hayatında ne tür zorluklarla karşılaşıyorlar? Yakın zamanda Netflix’te de gösterime giren “Picture a Scientist” belgeseli biyolog Nancy Hopkins, kimyager Raychelle Burks ve jeolog Jane Willenbring’in deneyimleri üzerinden tam da bu konuları işliyor. Üç bilim kadınının cinsiyet ayrımcılığına, sözlü taciz ve şiddete karşı verdikleri savaş oldukça çarpıcı.

Pandemi sürecinde ilk olarak ABD’deki üniversitelerde gösterime giren ve ardından akademisyelerin panellerde detaylıca tartıştıkları bu belgesel aslında toplumlarda yüzyıllardır kanayan bir yaraya parmak basıyor. Mutlaka izlemenizi tavsiye ettiğim bu belgeselden hareketle cinsiyet eşitsizliği konusunda veriler neler söylüyor ona bakalım. İlk olarak maalesef kadınlar istihdamdan eşit oranda pay alamıyor. Çalışma çağındaki nüfusun yarısını oluşturan kadınlar istihdamın %40’ından azını oluştururken, yönetim pozisyonlarının ise sadece %27 paya sahipler (Grafik 1).

Cinsiyet eşitsizliği sadece gelişmemiş toplumların sorunu değil. ABD, Almanya, Kanada gibi gelişmiş ülkelerde yönetici pozisyonlarında kadınların payı %30-40 bandını aşamıyor. Türkiye artış eğilimi gösterse de 2020 yılında %16 ile bu gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalıyor. (Grafik 2).

Belgeselin en dikkat çekici bulgularından biri de fen bilimleri ve mühendislik alanlarında eğitim düzeyi arttıkça kadınların payının azalması. ABD’de lisans mezunlarında kadınların oranı %50 iken, yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası eğitim düzeylerinde bu oran sırasıyla %44, %41 ve %36 seviyelerinde. İstihdam edilenler arasında ise kadınların payı %29’a kadar gerileyerek daha dramatik bir resim çiziyor (Grafik 3).

Çıkış noktamızı oluşturan belgeselin de odaklandığı akademik dünyada cinsiyet eşitsizliğini, Dr. Elif Özcan-Tok ile ülkemiz için “Türkiye Bilim Raporu’nda” ve “Akademide Kadınlar” başlıklı blog yazımızda daha ayrıntılı tartışarak benzer hesaplamaları yapmıştık. Bu vesileyle, birkaç sonucumuzu hatırlatmak isterim. Akademide zaman içerisinde kadın öğretim elemanlarının payı yükselerek 2019 yılında %45’e ulaşıyor (Grafik 4). Bu süreçte bilime verdikleri katkı da artıyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken iki temel unsur ön plana çıkıyor. Birincisi, milyonlarca bilimsel yayını kapsayan Scopus ve Microsoft Academic Graph veri tabanlarına göre 2015 yılında Türkiye adresli bilimsel yayınların %34’ü kadınlar tarafından üretiliyor. İkinci düşündürücü husus ise, bir bilim insanının görünürlüğünü ve tanınırlığını büyük oranda destekleyen konferans makalelerinde %20’ler civarındaki pay aşılamıyor (Grafik 5). Bunun sebebi kadın araştırmacıların karşılaştıkları seyahat engelleri veya konferansları düzenleyen komitelerin uygulamış olabilecekleri ayrımcılık olabilir. 

MIT’den Prof. Dr. Nancy Hopkins’in yazılmasına öncülük ettiği MIT raporunda[1] vurgulandığı üzere aynı eğitim, beceri ve başarı seviyesine sahip olmalarına rağmen kadınlar fiziksel olanaklar, maaş, kaynaklar açısından erkeklerle eşit şartlara sahip değiller. Örneğin, Prof. Dr. Hopkins’in kendisi kıdemli bir profesör olmasına rağmen ortalama bir erkek araştırmacıdan 45 metrekare daha küçük bir laboratuara sahip olduğunu farketmiş ve araştırmaları sonucu bunun aslında çok genel bir trend olduğunu göstermiş.

Yükselme süreçlerinde de bu ayrım devam ediyor. İş dünyasında üst kademelerde kadınların oranının düşük olması akademik hayata da yansımış durumda. Örneğin, raporumuzda gösterdiğimiz gibi Türkiye’de 2000-2019 dönemi ortalamalarına göre, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin %45’inden fazlasının ve doktora öğrencileri ve araştırma görevlilerinin %43’ünün kadın olması yükseköğretime ve araştırma faaliyetlerine olan ilginin yüksekliğini gösteriyor. Ancak, akademik kariyerin üst basamaklarına çıkıldıkça, yani doktor öğretim üyeliğinden profesörlüğe doğru ilerledikçe, kadınların oranı %28’e kadar geriliyor (Grafik 6).

Sonuç olarak, kadınların hem iş dünyasına hem de bilime katkıları artmasına rağmen, üst kademelerdeki temsilleri yeterli değil. Toplum baskısı ve ön yargılar, ailevi ve çocuk bakımı sorumluluklarının daha çok kadınlara yüklenmesi, iş hayatında karşılaştıkları taciz ve negatif ayrımcılık bu durumun muhtemel sebepleri olabilir. Kadınlara özel mentorlük sağlanması, bilim kadınlarına yönelik araştırma fonlarının oluşturulması, iş yerlerinde çocuk bakımevi imkanlarının iyileştirilmesi, her türlü yükselme süreçlerinde adil ve eşit bir rekabet ortamının sunulması cinsiyet ayrımcılığına karşı çözüm önerilerinden sadece bazıları.  Cinsiyet ayrımcılığının tek bir toplumun ya da sadece kadınların problemi olmadığını kabullenmek de çok önemli.

Dünya’da ilerleyen bu önemli tartışmalardan biz de kendi payımıza dersler çıkarmalı, daha fazla zaman kaybetmeden bu sorunların üzerine gitmeliyiz. Belgeselde Prof. Dr. Nancy Hopkins’in söylediği gibi "Bu, kadınlar için değil, bilim için bir sorun, çünkü kadınların araştırma yapmakta erkekler kadar iyi olduğunu söylüyorsanız, bu süreçte iyi bilim insanlarının yarısını kaybediyor olmalısınız."

Referanslar

Akçiğit, U., & Özcan-Tok, E. (2020). Türkiye bilim raporu. Ankara: TÜBA.

Hopkins, N. (2002, September). A study on the status of women faculty in science at MIT. In AIP Conference Proceedings (Vol. 628, No. 1, pp. 103-106). American Institute of Physics.

Cheney, I., & Shattuck, S. (2020). Picture a scientist [Film].


[1] A Study on the Status of Women Faculty in Science at MIT

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit

Chicago Üniversitesi ekonomi bölümünde öğretim üyesidir ve ‘‘Arnold C. Harberger’’ kürsüsüne sahiptir.

Akademik: ufukakcigit.com | Blog: artnotlari.com

Twitter: @ProfUfukAkcigit | Biyografi: Buraya tıklayınız

Previous
Previous

Çin Ekonomisine Bir Bakış

Next
Next

Neden Ekonomist Oldum?